Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

8 Sene Olsun 80 Sene

Resim
Neredeyse dokuzuncu senemize giriyoruz. Eylülde dokuzuncu olacak inşallah. Bugün günlüğümü parçalara ayırırken birkaç anımı okudum. Ne yıkılmalar yaşamışım da ayağa kalkmışım. O sayfaları okurken kendime olan inancım arttı. Tabi aynı zamanda da sinir krizlerine girdim. Ama tek bir şey fark ettim. Etrafımdaki erkeklerden çok daha cesurmuşum. Kendimi bu noktada alkışlamak istiyorum. Günlüğüme yazmadığım ama burada anlattığım -tabi daha sonra bulunma korkusuna imha ettiğim- bir sürü anım daha var. Blogumla birlikte büyüdüğümü hissetmek beni daha da mutlu etti. "İyi ki bu blogu açmışım." dedim. Günlüğümde blogumdan fazla bahsetmezdim. Hatta neredeyse hiç bahsetmezdim. Ama bir güne şunu yazmışım: "Blogumu tam 52 kişiye ulaşmış. Bunun benim için anlamını kelimelere bile dökemiyorum."  Blogum bugün tam 649 kişi. Okuyorlar veya okumuyorlar önemli olan sayılar değil aslında. Ben belki de ilk kez bir yere içimi bu kadar açtım. İlk kez tanımadığım bir sürü kişiy

Keşke Şişmanlık Kazansa

Resim
Kendimi bildim bileli hep kilo problemim vardı. Aslında çocukluk fotoğraflarımda kolum şimdiki kolumun yarısı kadar ama ne olduysa lise döneminde bana olanlar olmuş. Şimdi de utanmasam TLCdeki My 600lbs life programına çıkacağım. Son zamanlarda yine bedenimi sevmemeye başladım. Göğüslerim bedenime nazaran küçük, kalçalarım kocaman, göbek desen 6 aylık, yüz desen sivilce dolu. Hani yirmilerde değil de on altılarında gibiyim. Bu iyiden iyiye canımı sıkmaya başladı.  Siz hiç aynalara küstünüz mü? Ben bir dönem yine böyle küsmüştüm. Sonra yakın sandığım ama aramın dağlar kadar açıldığı arkadaşlarım beni bedenime laf atarak aşağıladılar. Aslında o sosyal medya zorbalığına yakalandığım zaman kendimle barışmıştım. Ama sırf sosyal medyaya fotoğraf atmadığım için özgüvensiz ilan edilmiştim. Son zamanlarda yine güncelleme yapmayı bıraktım. Ama nasıl buraya ara verdiysem o yüzden ara vermek zorunda kaldım. Mezun olmaya çalışmak beni fazla yordu. Zaten sosyal medyadan da fazlasıyla sıkı

Susması Gereken İnsanlar Var

Resim
Yaz geldiğine göre artık şu blogu bir düzene sokabiliriz diye düşünüyorum. Biliyorsunuz Spotty'niz altı senedir hiç gün yüzü görmedi şu çevresindeki insanlar konusunda. Susmalarını haykırarak söyleyemediğim için, o derece kibarım, göz devirmekle ya da "Anlıyorum" demekle geçiştirmeye çalıştım. Ama yok. Onlar bana "Nasılsın?" bile demezken ben onların tüm dertlerini dinlemek zorunda kaldım. Yazacak belli bir olayım olmadığı için önce genel bir giriş yazısı yazmak istedim. Bilirsiniz işte yine toplama çabalarına giriştim anlayacağınız. Çevremde her renkten insan var. Neredeyse hepsi beni "tuhaf", "marjinal", "çocuksu" olarak tanımladı. Hepsinden en az bir kere bu kelimelerden birini duymuşumdur. Bu sene ise en çok duyduğum ve duydukça şaşırdığım tek kelime "soğuk" oldu. İnsanlar beni soğuk bulmaya başladı. Tabi bunda benim etkimin büyük olduğunu düşünüyorum. Son iki ayda insanlardan uzaklaşma isteğiyle dol

Üzgünüm Bayım Sizi Hissetmiyorum

Resim
Bir insandan ne zaman soğursunuz? Ben genelde tek yanlış durumda soğurum. Ha birden kesilip gitmem ama uzaklaşırım. Sonra zamanla o uzaklık daha da açılır. Zamanında çok fazla alttan aldığım için böyle olduğumu düşündüm. Ama tabi bahaneler gerçekleri değiştirmiyor. Sanırım ben her zaman yalnız kalacağım.  Geçen bir yazımda bir çocuktan bahsetmiştim. Evet anlattıkça büyüyormuş ama görünce küçülüyormuş. Denedim onayladım. Çocuğun sanırım sevgilisi varmış. Sanırım da demek istemiyorum bence var. İsminin sonuna "-im" eki eklediği, twitterda sürekli favorilediği bir kız. Peki onun sevgilisi olduğunu nereden çıkardım oraya gelelim.  Benim çevremde erkek arkadaşlarım var. O yüzden hemen "Oooo kesin sevgilisi." moduna hiçbir zaman girmedim. Çünkü düşününce o zaman benim de sevgilim var. Neyse geçen en yakın arkadaşımla bu çocuğun ortak bir dersi varmış. O derste çocuk arkadaşımın yanına geçmiş. Telefonunu da onun görebileceği şekilde kızın gözünün önüne ekran

Her Şeyin Başı Sağlık

Resim
Tam olarak neyi anlatsam, nasıl anlatsam bilemiyorum. Ve hayatımda olan o şeyi anlatabilir miyim onu da bilmiyorum. Aslında genel anlamda saklamayı düşünmediğim bir konuydu. Ama annemin akrabalarımdan gizlediğini ve beni sıkı sıkı tembihlediğini fark edince anlatmamam gerektiğini düşündüm. Sadece şunu söyleyeyim o zaman. Yaklaşık bir aydır doktor doktor geziyorum. Saç dökülme ve sivilce problemi yaşamaya başlamıştım. Onun için gittiğim doktor beni başka bir bölüme gönderdi. Onlarla uğraşıyorum. Azıcık moral bozucu. Elime saç tutamları geldikçe canım sıkılıyor. Ama çok da kötü bir hastalığım yok. Sadece ben hasta olmayı sevmiyorum. Biraz mızmız bir kıza dönüşüyorum. Mesela bugün kan aldırdım ama o kan alınan kolumu hala kullanmıyorum. "Şişti acıyor." diye diye dolanıyorum.  Oldum olası hastalıklardan hoşlanmam. Küçükken kusmam için annemin verdiği yoğurt kabıyla şu an bu yazıyı yazarken oturduğum kanepede hastalığımı geçirirdim. Annem nişasta hazırlardı onun içine p

Anlatmayın, Anlattıkça Büyüyor

Resim
Geçen hafta evdeki internet problemi yüzünden yazı yazamadım. Problemi sonunda halledince de hemen yazıya geldim. Eh zinciri kırdık ama kırdık diye de yazmayı bırakmayacağım. Kırmamış gibi devam edelim. Aslında iki gündür pek keyfim yok. Bu sebepleri sırayla anlatacağım. Belki bu hafta geçen haftanın acısını çıkarmak için iki yazı yayınlarım. Daha karar vermedim ama bunu yapmayı düşünüyorum. Hep modum düşükken, aklımda binbir düşünce dolaşırken yazı yazabiliyorum. Genel olarak depresif, mutsuz bir insan izlenimi yarattığımın farkındayım ama gerçek hayatımda öyle biri değilim. Sorunlarımı çevreme yansıtma konusunda başarısızım. Mutsuz olunca çok güzel surat asarım ama kimse de kalkıp "Hayırdır Spotty neyin var?" demezler. Yalnız bırakılınca düzeleceğimin izlenimini yaratıyorum sanırım. Buraya da pek mutlu olay yazmadığımın farkındayım. Neden bilmiyorum ama mutlu bir olay yaşadığımda bunu yazmak gelmiyor içimden. Belki unuttuğum için belki de geçici bir mutluluk oldu

Ulaşılmaz ve Ön Yargılı

Resim
"Öz güven" denilince akla gelen en son isim benim. Bu konu kesinlikle tartışmaya kapalı bence. Bu yazımda size başımdan geçen bir olayı anlatacağım ve o olay üzerinden devam edeceğim. Okuldaydım, ders notumu temize çekerken telefonuma bir mesaj geldi. Benimle tanışmak isteyen birisiymiş. En yakın arkadaşım, hala bir isim listesi oluşturamadım, "Sor bakalım kimmiş?" dedi. Biraz da tersleyerek konuşmamı istedi. Ben hiçbir zaman insanları tersleyen biri olamadım. Her şeye teşekkür eden, soru sorulduğunda cevap verip yardımcı olan, iyimser düşünen biriyim. Sanırım iyimserlik yönüm babama çekmiş. Çünkü babam da herkesin iyi yanlarını görür. Darbeyi alana kadar akıllanmam. O yüzden çocuğu terslemedim. Konuşmanın sonunda o beni tersledi desem daha mantıklı olur. Kim olduğunu sorduğumdan sonra fakülteden biri olduğunu ve tanışmak istediğini söyledi. Sanki ben onun fakülteden olduğunu anlamamışım gibi. Beni nereden bulduğunu sordum. Hatırlatma olsun diye buraya ek

Bakarsan Bağ Bakmazsan Dağ Olurmuş

Resim
Aradaki açığı kapatmak için şimdi biraz eskilere döneceğim. Merak etmeyin günümüzden öyle de çok uzaklaşmayacağım. Sadece yeni kişilerden bahsedeceğim. Sanırım bu yazı tek kişiye ait olacak ama olsun. Bunlar mühim konular. Birlikte taktik konuşacağız. Ki ben, yani flört konusunda uzman olduğunu düşünen Spotty'niz meğersem bu konuda sıfır bilgiye sahipmiş. Sanırım sadece platonik aşık olma konusunda iyiyim. Evet başlayalım hadi. Heyecanlandım. Şaşılacak şey değildir benim platonik olmam. Ama olayın ilginç boyutu çocuğun bana başta mal mal bakıp, şimdi kendisini saçma sapan triplere sokması. İşte şimdi bunu analiz edeceğiz. Taktik mi, çocuk mal mı, yoksa ben mi çok alınganım? Bu arada yeni yıla blog yazısı yazdıktan sonra "Oleyy işte blog yazarak yeni yıla girdim. Hadi tüm yıl blog yazayım lütfen. Ama okulu da bitireyim nolurrrr." diyerek girdim. Hadi bakalım hayırlısı. Ben bu çocuğa bir isim bulamadım daha. Bulduktan sonra alt panele isim listesi hazırlamaya k